NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
61 - (2199) وحدثني
محمد بن حاتم.
حدثنا روح بن
عبادة. حدثنا
ابن جريج.
أخبرني أبو
الزبير؛ أنه
سمع جابر بن
عبدالله يقول:
أرخص
النبي صلى
الله عليه
وسلم في رقية
الحية لبني
عمرو.
قال أبو
الزبير: وسمعت
جابر بن
عبدالله يقول:
لدغت رجلا منا
عقرب. ونحن
جلوس مع رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقال رجل: يا
رسول الله!
أرقي؟ قال "من
استطاع منكم
أن ينفع أخاه
فليفعل".
{61}
Bana Muhammed b. Hatim
rivayet etti. (Dediki): Bize Ravh b. Ubâde rivayet etti. (Dediki): Bize İbni
Cüreyc rivayet etti. (Dediki): Bana Ebu'z-Zübeyr haber verdi. Kendisi Câbir b.
Abdillah'ı şöyle derken işitmiş:
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) yılana rukye yapmak için Amr oğullarına ruhsat verdi,
Ebü'z-Zübeyr demiş ki:
Ben Câbir b. Abdillah'i da şunu söylerken işittim: Bizden bir adamı akreb
soktu. Biz Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'le birlikte oturuyorduk. Bunun
üzerine bir adam:
— Yâ Resûlallah! Rukye
yapayım mı? diye sordu.
«Sizden her kim din
kardeşine fayda verebilirse bunu yapsın-» buyurdular.
61-م - (2199) وحدثني
سعيد بن يحيى
الأموي. حدثنا
أبي. حدثنا
ابن جريج،
بهذا
الإسناد،
مثله. غير أنه
قال: فقال رجل
من القوم:
أرقيه يا رسول
الله! ولم يقل:
أرقي.
{m-61}
Bana Saîd b. Yahya
El-Ümevî de rivayet etti. (Dediki): Bize babam rivayet etii. (Dediki): Bize İbni
Cüreyc bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etti. Yalnız o şöyle dedi:
«Bunun üzerine cemaattan
bir adam :
— Ona rukye yapayım yâ
Resûlallah! dedi.» (Sadece) Rukye yapayım, demedi.
62 - (2199) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وأبو
سعيد الأشج. قالا:
حدثنا وكيع عن
الأعمش، عن
أبي سفيان، عن
جابر. قال:
كان
لي خال يرقي
من العقرب.
فنهى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم عن
الرقى. قال
فأتاه فقال:
يا رسول الله!
إنك نهيت عن
الرقى. وأنا
أرقي من العقرب.
فقال "من
استطاع منكم
أن ينفع أخاه
فليفعل".
{62}
Bize Ebû Bekr b. Ebî
Şeybe ile Ebû Saîd EI-Eşecc rivayet ettiler. (Dedilerki): Bize Veki' Â'meş'den,
o da Ebû Süfyân'dan, o da Câbir'den naklen rivayet etti. Câbir şöyle demiş:
Benim bir dayım vardı.
Akreb'e karşı rukye yapardı. Derken Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
rukye'yi yasak etti. Müteakiben ona gelerek :
— Yâ Resûlallah!
Gerçekten Sen rukyeyi yasak ettin, ama ben akreb'e karşı rukye yapıyorum, dedi.
Bunun üzerine :
«Sizden her kim din
kardeşine fayda verebiirse bunu yapsın!» buyurdular.
62 م - (2199) وحدثناه
عثمان بن أبي
شيبة. قال:
حدثنا جرير عن
الأعمش، بهذا
الإسناد،
مثله.
{m-62}
Bize bu hadîsi Osman b.
Ebî Şeybe de rivayet etti, (Dediki): Bize Cerir, A'meş'den bu isnadla bu
hadîsin mislini rivayet etti.
63 - (2199) حدثنا
أبو كريب.
حدثنا أبو
معاوية. حدثنا
الأعمش عن أبي
سفيان، عن
جابر. قال:
نهى
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم عن
الرقى. فجاء
آل عمرو بن
حزم إلى رسول
الله صلى الله
عليه وسلم
فقالوا: يا
رسول الله،
إنه كانت عندنا
رقية نرقي بها
من العقرب.
وإنك نهيت عن
الرقى. قال
فعرضوها عليه.
فقال "ما أرى
بأسا. من استطاع
منكم أن ينفع
أخاه فلينفعه".
{63}
Bize Ebû Kureyb rivayet
etti. (Dediki): Bize Ebû Muâviye rivayet etti. (Dediki): Bize A'meş, Ebû
Süfyân'dan, o da Câbir'den naklen rivayet etti. Câbir şöyle demiş:
Resûlullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) rukyeyi yasak etti. Derken Amr b. Hazm oğulları Resûlullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek :
— Yâ Resûlallah!
Gerçekten elimizde bir rukye vardı. Akreb'e karşı onu yapıyorduk. Sen de
rukyeyi yasak ettin, dediler. Ve bu rukye'yi ona gösterdiler. Bunun üzerine :
«Bir beis görmüyorum.
Sizden her kim din kardeşine fayda verebilirse hemen fayda versin!» buyurdular.
İzah:
Bu rivayetleri Buhârî,
Nesâî ve ibni Mâce «Kitâbü't-Tıb»'da tahric etmişlerdir.
Nemle: İnsanın
yanlarında çıkan ve sıraca denilen yaralardır.
Hume: Zehir, demektir.
Burada bundan her nevi zehirli hayvan kasdedilmiştir.
Babımızın üçüncü
rivayetini teşkil eden Hz. Âişe hadîsinin mânâsı şudur: Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem) şehadet parmağı ile kendi tükrüğünü alır, sonra parmağını toprağa
sürerek ona. yerden bir şeyler yapışmasını sağlar, sonra yara veya hasta olan
yeri onunla sıvazlar, bir yandan da bu duayı okurdu. Yerimizin toprağından
murad bütün yeryüzü ise de bâzılarına göre bereketinden dolayı bununla hassaten
Medîne’nin toprağı kastedilmiştir.
Nazra : Nazar değmesi,
demektir. Bazıları bunun şeytan çarpması, yahut cinlerin nazar etmesi mânâsına
geldiğini söylemişlerdir. Hattâbî: «Cinlerin nazarı oktan daha süratli geçer.»
demiştir.
Rivayetlerin
bâzılarında: «Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) rukye'ye ruhsat verdi.»
denilmesinden anlaşılıyor ki: Evvelce onu yasak etmigmiş. Bu babda İbni Şihâb
şunları söylemiştir: «Duydum ki, ulemâdan bazı kimseler: «Nebi (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem)Medine'ye gelinceye kadar rukyeyi yasak etmişti. O zamanlar
rukyede birçok şirk sözleri bulunurdu. Medine'ye geldiği vakit ashabından bir
zâtı zehirli hayvan soktu. Ashab: Yâ Resûlallah! Hazm oğulları zehir'e karşı
rukye yaparlardı. Sen rukye'yi yasak edince onlar da bıraktı, dediler. Bunun
üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bana Umâre'yi
çağırın!» dedi. Ümâre, Bedir gazasına iştirak etmişti. Resûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Bana rukyeni göster!»
dedi. O da rukyesini arzetti. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) onda bir beis
görmeyerek izin verdi, demişlerdir.»
Nebi (Sallallahu Aleyhi
ve Sellem)'in :
«Bana ne oluyor ki,
kardeşim oğullarının cisimlerini erimiş görüyorum.» sözünden muradı: Ca'fer
(Radiyallahu anh)'in çocuklarıdır.
Bu rivayetler mezkûr
dertlere karşı rukye yapmanın müstehab olduğuna delildirler. Ulemânın beyânına
göre rukye manevî bir tebâbet idi. Herhangi bir hastalıktan dolayı halk ağzı
dualı salâh ve takva sahibi zevata müracaat eder, kendilerini onlara okutmakla şifâ
ararlardı. Sonraları rukye için ehil zevat azalınca maddî tababete müracaat
ettiler. Ve bu tababet günümüze kadar sürüp geldi.